Türk Eğitim Sisteminde Müzik – 2

01.07.2019

Türk Eğitim Sisteminde Müzik 2


Müzik Eğitimi, Enstrüman Eğitimi midir?


Geçmişten günümüze Türkiye’deki müzik eğitiminin dönüşümü, paralı okulların birbirleriyle rekabeti adına yeni kulvarlar oluşturmasıyla başladı. Müzik eğitimindeki yeni dönemin ortaya çıkmasına neden olan ve bunu kolaylaştıran birden fazla dinamik var. Ana aktörler idareciler, veliler ve öğretmenler. Biz de bu değişim ve gelişimde, ana aktörlerin rollerini ayrı ayrı görmeye çalışalım. Tartışmaya mahal vermemek adına da bu dönüşümü kendi tanıklık ettiğim yıllar üzerinden anlatmaya çalışacağım.


İdareci


Yukarıda sözünü ettiğim “yeni kulvar oluşumunu” tam da burada açmak isterim. Yıllar önce üst düzey bir yöneticinin ağzından gösterilerle ilgili bir toplantıda müzik bölümüne ithafen şu cümleyi duymuştum: “Siz bizim makyajımızsınız, vitrinimizsiniz.” 


Özel günlerde gösteriler düzenlemek, kutlamalar yapmak eski dönemlerden gelen bir gelenek olmuş ancak şimdilerde bu geleneğin paralı okulların bakış açısına bağlı olarak bir yarış haline dönüştüğünü görüyoruz. Gösteri yarışında öğrenci koroları, orkestraların büyüklüğü ve enstrüman çeşitliliğinde birbirleriyle yarışıyor. Ne kadar çeşitli enstrüman varsa, koro ne kadar büyükse sahnenin makyajı ayakta alkışlanıyor. İdareciler bu yaklaşımıyla okulunun müzik eğitimi anlayışını da belirlemiş oluyor. İdareci ve velinin kayıt görüşmesinde müzik dersi için söylediği “Bu okuldan her öğrenci bir enstrüman çalarak mezun olur.” cümlesini çokça duydum. Bu cümlenin ispatı için de bir gösteriye gerek görülüyor sanırım. Derin bir tartışmayla birlikte başlı başına bir yazı da buradan çıkacaktır: Gösteriler


Enstrüman evriminin yanında en büyük değişikliği dersin işleniş şeklinde görüyoruz. Hatırlarsanız bir önceki yazıda enstrümanlar değişti, mantık aynı kaldığını söylemiştik. Mandolin, blok flüt, melodika gitti, yerine keman, gitar, flüt geldi.Tüm sınıfın bir enstrüman üzerinden gerçekleştirdiği müzik derslerinin yerine de çocukların yetenekleri doğrultusunda sınıflandırıldığı branşlaştırılmış müzik dersleri getirildi. Branşlaştırılmış müzik eğitimi için idarecilerin kararlaştırdığı enstrüman çeşitlerinden hareketle, müzik öğretmenlerinin güvenilir olmayan bir ölçütle öğrencileri gruplara ayrıldığı eğitim modeli diyebiliriz. Bu arada bu kararı veren kişilerin müzik pedagojisini bilmediklerini söylememize gerek yok. Örneğin Müzik dersi olan sınıf aynı ders saati içerisinde “yeteneği” elverdiği ölçüde kendi branşında ders yapar. 20 kişilik bir sınıfta beş kişi keman, sekiz kişi gitar, yedi kişi flüt öğrenmek için ayrılıyor. Tabi üç ayrı sınıfa, üç farklı öğretmenle…


Branşlaştırılmış müzik eğitimi sayesinde okulun, çeşitli enstrümanlardan kurulu bir orkestrası olabiliyor. Büyük korolar orkestraya eşlik edebiliyor. Burada iki büyük soru karşımıza çıkıyor. Bir, müzik eğitimi amacına ulaşmış oluyor mu? İki, çocukların kendilerini ifade edecekleri, sanatsal birikim sağalayacakları üretim ortamını onlara hazırlamış oluyor muyuz?


Bu modelde çocuğun “iyiliği” düşünülerek onlar, “yetenekleri” doğrultusunda ayrıştırılmış oluyor. Çalışılan enstrümanlar (keman, flüt, gitar vb.) çocuğun doğaçlama yapmasına uygun enstrümanlar olmuyor. Çocuklar süreç içerisinde üretim yapabileceği enstrümanlarla çalışamıyor. Enstrüman çalmak istemeyen çocuk için müzik dersleri keyifsiz anlara dönüşüyor. Süreçte zorlanan çocukta ise “Benim müziğe yeteneğim yok” algısı oluşuyor. Dersler sonuç odaklı bir çalışmaya neden oluyor. Çocuklar seslerini kullanmıyor, konuşmuyor, şarkı söylemiyor. Onlar işleri olan oyunun içinde olamıyor. Dans ve hareket etmiyor. Bu sebeple duyuların, duyguların belki de en aktif kullanılacağı ders çocuğu pasifize ediyor. Bu arada form bilgisi, artikülasyon, diksiyon, müzik kültürü gibi hedef/kazanımlardan bahsetmiyorum bile…


Veli


Hatırlarsanız bu yazı dizisine velilerden yola çıkarak başladım. Bu nedenle bu başlıkta tekrara düşmemek için kısaca yazacağım. Yukarıdakilerden hareketle üçlüde en büyük dinamiğin veli olduğunu düşünüyorum. Velilerin yaşadığı olumsuz deneyimler çocukları için karar alırken büyük rol oynuyor. Yaşanamamış, içinde ukde kalmış güzellikleri çocuklarının yaşamasını isteyen veli, talepler yaratıyor ve bu da hizmetin arzını oluşturuyor. Arz-talep üzerine kurulu bir ekonomi modelinin, bir şekilde müzik eğitiminin içerisinde olmasını kabullenemiyorum. 


Öğretmen


İdarecilerin belirlediği hedefler doğrultusunda zümreler kendi müfredat çalışmalarını yapıyorlar. Branşlaştırılmış müzik eğitiminden yukarıda bahsettik. Öğretmenler derslerini kendi uzmanlık alanları doğrultusunda veriyor. Enstrüman eğitiminin öğretmen ve öğrenci arasındaki iletişimi bozduğunu üzülerek söylemek isterim. Birbirinden öğrenme süreci gerçekleşemiyor ve tek taraflı bir öğrenme söz konusu oluyor. Bu yazı dizisi, odak noktası öğretmen olan bir yazıyla devam edeceği için bu başlığı da daha fazla uzatmıyorum.


Son Söz


Müzik eğitiminin tanımını çocuğun ihtiyacı ve yararı doğrultusunda yapamadığımız sürece bu döngünün içerisinde olmaya devam edebiliriz. Ne zaman eksikliklerimizi kabulleneceğiz o zaman müzik eğitiminde bir başlangıcın olacağını umuyorum.



İlkay Nişancı


www.ilkaynisanci.com


iletisim@ilkaynisanci.com